İş yaşamında önemsediğim bir konuyu, bilmek, yapabilmek ve biraz da kendini bilmek üzerine düşüncelerimi yazdım.
İlk bakışta kulağa aynı gibi gelse de bilmek ve yapabilmek arasında büyük farklar var.
Bir şey hakkında bilgi sahibi olmanız onu yapabileceğiniz anlamına gelmez. Yapabilmek, bilmekten farklıdır. Çünkü bilginin üzerine eklenmiş deneyim vardır. Bilgi onu uygulayabildiğiniz oranda değerlidir.
Malcolm Gladwell’in 10 bin saat kuralını düşünün. Ne kadar bilgili olursanız olun, eğer bu bilgiyi pratikte iyi kullanamazsanız yeterince başarılı olamazsınız. Bir işi tekrar tekrar yapmak kadar, yetenek ve cesaret de önemlidir. Risk almaktan, hata yapmaktan korkmamak deneyimi zenginleştirir, derinleştirir. Yapabilmek, bilgi kadar sorumluluk almayı, cesareti, ter dökmeyi ve özveriyi gerektirir. Deneyim, sadece yaptıklarınızın değil, yapamadıklarınızın, hatalarınızın da bir çıktısıdır.
Gelelim bilmeyi, yapabilmek zannedenlere.
Uzaktan bakıp “aman ne var bunda? ben de biliyorum, daha iyisini yaparım.” dediğiniz bazı şeyler, işe soyunduğunuzda hiç de hiç de göründüğü kadar kolay olmayabilir. Bu elbette vazgeçmenizi gerektirmez. Ancak mütevazi olmanızı biraz da kendinizi bilmenizi gerektirir. Kendini bilmek erdemdir.
Tam da buraya yakışan, kaynağı belli olmayan nefis bir söz var:
“Minare yaptırmayan yerden bitmiş zanneder.”
Kendini bilmekle başlar her şey
Fikirden, söylemden çok yerine getirebilmek, bunu da zamanında, anlamlı ve olması gerektiği gibi yapabilmek önemlidir. Bu noktada kendini bilmek devreye giriyor.
Ne yapılması gerektiğini anlatırken tam bir uzman, nasıl yapılacağı konusuna gelindiğinde işi eline yüzüne bulaştıran insanlara denk gelmişsinizdir. Bu insanlar çok güzel konuşur. Ortaya şöyle vizyonlar, böyle büyük stratejiler koyarlar. Maalesef birileri de buna inanır. İnsanlar mutlu masallar dinlemeyi sever. Bu tip durumlarda sonuç genellikle iyi olmaz ya da olması gerektiği gibi olmaz. Hikaye anlatıcısı bu kez işi batıran -günah keçileri- hakkında olumsuz hikayeler anlatmaya başlar. Birileri buna da inanır.
Bu sarmaldakileri bir kenara bırakalım.
Çünkü değişmez gerçek şudur: “Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz.”
Yapabilenlere saygı duyun, örnek alın, ilham alın. Onların öğretilerinden faydalanmak büyük bir fırsattır. Alçak gönüllükle, konumunuzu sahiplenerek yola çıkın. O zaman yolculuğunuz daha anlamlı ve saygın hale gelir.
Goethe'nin de dediği gibi, "Bilmek yetmez, uygulamak lazım. İstemek yetmez, yapmak lazım." Eyleme dönüşen bilgi değerlenir.
Ve her şey bilmediğini bilmek ve kabul etmekle başlar.
İşin anahtarı bilmek değil, kendini bilmek ve yapabilmektir.
Comments